İşler, sorumluluklar, görevler, borçlar, harçlar.
Annelik, patronluk, ahçılık, temizlikçilik vb. daha bir çok rol…
Tüm bunların yanında egolarıyla, tabuları ile, korkuları ile ve ilkel beyinleriyle hayatın içinde kaybolmuş insanların aşağıya çektiği keşmekeş içinde kaybettirilmeye çalışılan bir yaşam…
Sonra birden, “yeter” dediğin bir anda, “hayat bu olmamalı” dediğin bir anda madolyonun diğer yüzüne geçiyorsun…
Kendini yaşamın, doğanın ortasına bırakıyorsun,
Sevgi denizinin ortasına.
İçindeki ateşi söndüren, seni dinginleştiren,
Ruhunu AŞK ile taşıran, “Ohh” dedirten o güzel denize…
Yağmur sonrası gökkuşağının renkleri, ışıkları altında kendini bir peri gibi hissettiren
Rüzgarın tatlı öpücükleri, dokunuşları ile bir sevgili gibi şımartan
Tatlı dalgaları ile sevgi dolu bir kucakta seni uyutmaya çalışırcasına çabalayan bir baba gibi olan,
O sonsuz güzel doğaya…
Yosun kokusuyla, gökkuşağıyla, dalgasıyla, rüzgarıyla beş duyu organını besliyor ve ruhunun derinliklerine iniyor, doyuruyor seni sonsuz hazla…
Akmak, kaybolmak istedim,
Erimek her anın içinde.
Sonrasını düşünmeksizin, bağlanmaksızın yaşamak,
Anı sonsuzluk tadında, doyumunda yaşamak…
Sarhoş olmuştum;
Bütün bu güzellikleri, sıkıca sarmalamak, içime almak, ruhuma kazımak istiyordum;
Yaşam sarhoşu idim,
YAŞIYORDUM,
YENİDEN AŞKLA…