Home / Makaleler / Yeniden İnsan Olmak

Yeniden İnsan Olmak

Evet. Niye “Yeniden İnsan Olmak”

Sosyolojik açıdan:

Nüfusun her geçen gün arttığı, teknolojinin hızla geliştiği, yaygınlaştığı, ekonomik koşulların dolayısıyla para kazanmanın zorlaştığı, global düzenin, sanal ilişkilerin, sanal yaşantıların, siber alemlerin kanımıza işlediği bu günlerde bir de toplumsal kültürümüzün, ahlak, eğitim, iş yaşamı sistemi içinde baskılanan insan, süreç içinde kendini, benliğini kaybetmeye başlıyor. Çünkü şartlanmış, programlanmış olarak ve geçmişten getirdiği kolektif bilinç ile sorgulamaksızın, düşünmeksizin ve değişmeksizin yaşamda kendini kaybetmeye başlıyor.

Nörofizyolojik açıdan:

Sonuç, baskı ve korkular ile yaşayan insan bir süre sonra hareketlerini kontrol eden, planlayan, algılayan, ayrıntıları, detayları görebilen, hissedilene düşünceyi ekleyen, yani etkisel olan (tepkisel değil) , strateji geliştiren, sanat ve medeni davranışın üretilebildiği üst beynini yani neokorteksini de devre dışı bırakmaya başlıyor. Çünkü korku ve stres halindeki insanda otonom sinir sistemi kanı üst beyinden çekiyor.
Halbuki insan beyini / zihini ne kadar özgür ve zorunluluktan uzak düşünürse, o kadar insani ve karmaşık bölümlerini dahi kullanabilmektedir.
Kendini örgütleyebilen bir sistem olarak, beynimiz bir triyondan fazla nöron içermektedir. İnsan beynindeki ağların müthiş karmaşıklığını artıran bir unsur, sürekli değişim halinde olmalarıdır. Beyinlerimiz yaşayan organlardır. Çünkü trilyondan fazla nöronumuz ve katrilyona ulaşan sinapsımız durağan varlıklar değildir. Onlar sürekli çalışan, dış uyaranlara ve içsel durumlara tepki olarak sürekli dinamik değişiklikler yapan canlı organizmalardır. Öğrenerek, hatırlayarak, dikkat ederek yani farkındalık ile bu değişimleri yönetiriz. İşte korku, baskı ve kalıplar altındaki insan otonom sinir sisteminin de etkisi ile bir süre sonra üst beynini kullanmamaya, kullanamamaya başlıyor. Bu da insanı, insan beynini kedi, köpeklerin ki gibi sadece sap+limbik (ilkel beyin) ve amigdalasını (orta beyin) kullanan bir varlık haline getiriyor. Yani sadece savaş ya da kaç güdüsü ile yaşayan, tırnaklarını gösteren kediler ya da havlayan ya da amaçsız koşturan köpekler gibi dolaşan varlıklar haline geliyoruz.

Duygusal açıdan:

Bir selamı, bir günaydını birbirimizden esirgeyen, kendini anlatma, ispat etme, kabul ettirme telaşı ile anlamayı, dinlemeyi bilmeyen, hoşgörü, anlayış, saygı ve empatiden uzak, kendine ve yaşama güvenmediğinden karşısındaki kimseye de güvenmeyen, herkesi olası düşmanı gören, gözünün ışığı, feri sönmüş, ruhunu kaybetmiş, zamanın ve hayatın yuttuğu ya da yutmasına izin verdiği insanlar, insancıklarla doluyor sokaklar. Yani Mevlana’nın sözüne geliyoruz yine. “Nice insanlar gördüm üzerinde kıyafeti yok, Nice kıyafetler gördüm içinde insan yok”
Tasavvufa da baktığımızda onun da esas konusu insandır. Amacı ise, insanı daha iyi insan, kamil insan yapmaktır. Bu öğreti insana, sürekli olarak “Kendini bil!”, “Kendine gel!”, “Kendini bul!” ve “Kendin ol!” diye telkinde bulunur. İnsanın kendine gelmesi ve kendisi olması gerçek anlamda hür olmasıdır.
Peki köklerinde tasavvuf kültürünü barındıran, Mevlana’lar ile yetişmiş, birçok medeniyeti kendi topraklarında barındırmış zengin bir ülkenin insanları olarak nerede hoşgörümüz, nerede sabrımız, nerede anlayışımız, nerede bir selamımız, nerede değerlerimiz , nerede erdemlerimiz, nerede önce kendimize sonra birbirimize olan sevgimiz?
Olaya galiba önce kendimizi sevmekle, saymakla, kendi öz değerlerimizin farkına varmakla başlamamız gerekecek. Bunu dışarıda, başka bir kişide, eşyada olayda aramak ise yaptığımız esas yanlışımız. Kendini sevmek, kendini saymakla başlar. Kendi ile kaliteli zaman geçirmek, gelişmek için şarttır. Kendini seven kişi, yaşam enerjisinin önemli bir bölümünü kendindeki değerleri açığa çıkarmak ve kullanmak için harcar. Bu enerjisinin yaklaşık üçte biri kadardır. Diğer üçte bir, kazanımlarını etrafı ile paylaşacak düzenli ilişkileri sürdürmek için kullanılmalıdır. Kalan bölüm ise yaşamak için gereken zorunlu ihtiyaçları karşılamak için yeterli olmalıdır. Bu ideal yaşam dengesidir.
Amaç, kendinde değişim ve dönüşümü başarmak, adeta kabuk değiştirerek gerçek benliğini ortaya çıkarmaktır. Böylece varlığının işlevselliğini tezahür ettirerek, bütüne katkısını yapmak ve faydalı bir kişi haline gelmektir. Gerçek insan olmak budur.
İçinde yaşadığımız toplumun değer yargılarına, çağın koşullarına göre kendimize bakmak, gerçek kendimizi görmede ve sevmede engeldir. Dünyaya egemen tüketim kültürü insanın sevilebilir olmasını sonu gelmeyen ve sürekli değişen tüketim koşullarına bağlamıştır. İnsanın kendine bu koşullara bağlı olarak değer biçmesi ve değersizlik duygusu yaşaması kendini sevmesine en büyük engeldir. Bu gerçekten acınası bir durumdur.

Ruhsal açıdan:

Jiddu Krishnamurti “Sen Dünyasın” adlı kitabında “Bizler bir toplum yarattık ve bu toplum bizi şartlandırdı. Zihinlerimiz aslında ahlaki olmayan bir ahlakla şartlandırıldı ve bozuldu; toplumun ahlakı ahlaksızlıktır. Çünkü toplum aslında ahlaksızca olan şiddeti, kibri, rekabeti açgözlülüğü ve benzeri şeyleri kabullenip teşvik etmektedir. Binlerce yıldır kabullenmesi, itaat etmesi ve uyum sağlaması için eğitilmiş bir zihin son derece duyarlı ve dolayısıyla son derece erdemli olamaz. Bizler bu tuzağa kısılıp kaldık. O halde erdem nedir? Bu soruyu soruyoruz, çünkü erdem zaruridir” diyor.

Mevlana ise “Sevgi iyiyi oldurur, kötüye yol buldurur. Bütün kötülüklerin anası sevgisizliktir” der. Lütfen kendimiz bilelim, kendimiz olalım, sevgi olalım ve tüm bunlarla BÜTÜN İNSAN olalım. Ve cennetimizi bu dünyada kendimiz yaratalım. Tüm değişimler bir kişi, bir olay ile başlar. Hayatın tanımının “Ben’den Biz’e, Biz’den Bir’e” yapılan bir yolculuk olduğunu hatılayalım ve önce Ben olabilelim ki sonra Biz olabilelim. İNSANCA, İNSAN OLARAK, İNSANCIK OLARAK DEĞİL.

About Gülay Savaş

Check Also

Evlilikler, Aşklar ve Toplum

İlişkiler yaşıyor, aşkı öğreniyor ve evlilikler kuruyoruz bu hayatta ve içinde bulunduğumuz toplumda. Ama bir …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit exceeded. Please complete the captcha once again.